MESANE KANSERİ
Mesane, vücutta idrarın depolandığı, biriktirildiği ve sonra boşaltıldığı bir organdır. Böbreklerden gelen idrar için geçici bir depolama alanıdır. Mesane idrarın birikmesiyle genişler ve daha sonra idrar yapma esnasında kasılarak idrarı dışarıya boşaltır. Karnın alt kısmında, pelvis denilen bölgede bulunur.
Mesane kanseri, mesane dokusunda başlayan anormal hücre büyümesi sonucu ortaya çıkan bir kanser türüdür. Bu kanser genellikle mesane iç yüzeyindeki hücrelerde başlar ve zamanla daha derin tabakalara ve çevre dokulara yayılabilir. Mesane kanseri, ürolojik kanserler arasında sık rastlanan bir türdür.
Mesane kanseri dünya genelinde erkek nüfusta en sık teşhis edilen yedinci kanserdir ve her iki cinsiyet de dikkate alındığında onuncu sıradadır. Tüm kanserlerin yüzde 4,2’sini oluştururken, kansere bağlı ölümlerin yüzde 2,7’sinden sorumludur.
Risk faktörleri nelerdir?
- Sigara: Tütün kullanımı, mesane kanseri için en önemli risk faktörüdür ve vakaların yaklaşık yüzde 50'sinden sorumludur.
- Mesleki Maruziyet: Aromatik aminler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar ve klorlu hidrokarbonlara mesleki maruziyet, mesane kanseri için ikinci en önemli risk faktörüdür ve tüm vakaların yaklaşık yüzde 10'unu oluşturmaktadır. Bu tür mesleki maruziyet çoğunlukla boya, metal ve petrol ürünleri işleyen endüstriyel tesislerde meydana gelmektedir.
- Yaş: Mesane kanseri görülme sıklığı genellikle yaşla birlikte artar. Genç bireylerde daha az görülürken, orta ve iler yaşlarda daha sık rastlanır.
- Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülür.
- Radyasyon Maruziyeti: Mesaneyi de içine alan bölgeye yönelik radyasyon tedavisi alanlarda mesane kanseri görülme ihtimali artmıştır.
- Kronik mesane irritasyonu, inflamatuvar durumlar ve tekrarlayan enfeksiyonlar: Belirli bazı parazitlerle oluşan enfeksiyonlar, mesanenin kronik inflamasyonu ya da mesane taşı gibi sürekli irritasyona oluşturan durumlarda mesane kanseri görülme sıklığı artmıştır.
Mesane kanserinden korunmak için neler yapılabilir?
- Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek önemlidir.
- Sigara içiyorsanız, bırakmaya çalışın.
- İşyeri güvenlik kurallarına uyun ve zararlı kimyasallara maruz kalmaktan kaçının.
- Başta su olmak üzere çok miktarda sıvı tüketmenin mesane kanseri riskini azaltabileceğini gösterilmiştir. Bol sıvı tüketmeye özen gösterin.
- Bol meyve ve sebze içeren dengeli bir diyetin sağlık açısından faydaları vardır ve kansere karşı koruma sağlayabilir.
Mesane kanseri belirtileri nelerdir?
- İlk ve en önemli belirti genellikle idrarda gözle görülebilen, ağrının eşlik etmediği kanamalardır. Bunun yanında gözle görülemeyen ancak idrar tahlilinde mikroskobik inceleme ile görülen kanamalar hemen hemen mesane kanserlerinin tamamında saptanır.
- İdrar yaparken yanma, sık idrara çıkma gibi işeme semptomları görülebilir.
- İlerlemiş vakalarda karnın alt kısmında ağrı, idrar kanallarını tıkadı ise yanlarda ağrı, ya da metastazlara bağlı olarak kemik ağrıları görülebilir.
- Yine ilerlemiş hastalıkta kilo kaybı, halsizlik, iştahsızlık gibi şikayetler görülebilmektedir.
Mesane kanseri tanısı nasıl konulur?
Mesane kanseri tanısı, şikayetlerinizin sorgulanması ve tıbbi öykünüzün alınması sonrasında fizik muayene, çeşitli laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak konulabilir.
- İdrar Testleri: Mesane kanserinde en yaygın belirti idrarda kan görülmesi olduğu için kan hücrelerini görmek amacıyla tam idrar analizi yapılabilir. Bunun yanında mesane tümörüne ait tümör hücrelerinin mikroskop ile görülebildiği idrar sitolojisi de tanı koymak için kullanılabilmektedir.
- Sistoskopi: Sistoskopi, mesane kanserini teşhis etmek için kullanılan ana testtir. Sistoskop adı verilen ince, ışıklı bir tüp, mesanenizin ve idrar kanalının içine bakılmasını ve varsa tümörün kamera vasıtasıyla görülmesini sağlar.
- Ultrason: Ultrason dolu bir mesane ile yapıldığında 5-10mm’den büyük tümörleri saptayabilir. Ancak çok küçük tümörleri saptayamayacağı için sistoskopinin yerini tutamaz.
- BT ya da MR Ürografi: Böbrekler, üreter denilen böbrek ve mesane arasındaki idrar kanalları ve mesanede bulunan tümörleri gösterebilir ve bunun yanında karın içerisindeki lenf bezleri ve diğer organların durumu hakkında bilgi verir. Ancak yine küçük ve yüzeysel tümörleri tespit edemeyeceği için ek tetkiklere ihtiyaç duyulabilir.
TUR-M ameliyatı nedir?
Mesanede şüpheli bir tümör görüldüğünde yapılması gereken ilk işlem transüretral mesane rezeksiyonu yani TUR-M ameliyatıdır. TUR-M tamamen kapalı (vücutta herhangi bir kesik olmadan) yani endoskopik olarak yapılabilen, mesane tümörlerinin cerrahi olarak çıkarılmasına yarayan bir ameliyattır. Bu işlem hem tanı koymak hem de tedavi etmek için yapılmaktadır. Tıpkı sistoskopide olduğu gibi ince, kameralı ve ışıklı bir tüp ile idrar kanalından girilerek mesaneye ulaşılır. Burada görülen tümör bu tüp içerisindeki bazı kesici alet ve enerjiler ile kazıyarak temizlenir ve parçalar dışarıya alınır. Böylece tedavi yapılmış olur. Alınan bu parçalar daha sonra mikroskop altında incelenir ve bu tümörlerin tipi (kötü huylu mu, iyi huylu mu?), derinliği ve agresiflik derecesi belirlenir ve böylece de kesin tanı konulmuş olur. Bazı durumlarda birkaç hafta sonra ikinci bir TUR-M ameliyatının yapılması gerekebilir.
Mesane kanserinin sınıflandırılması
Görüntüleme yöntemleri ile başka organlara metastaz yapmamış mesane kanserleri mesane dokusu içerindeki yayılım derinliğine göre öncelikle ikiye ayrılır.
- Kas tabakasına kadar ilerlememiş olanlar
- Kas tabakasına kadar ilerlemiş olanlar
Kas tabakasına ilerlememiş mesane tümörleri nasıl tedavi edilir?
İlk basamak tecrübeli ellerde yapılmış bir TUR-M ameliyatıdır. Geride mesane kanserine ait doku kalmadığından emin olunduktan sonra kas tabakasına ilerlememiş mesane tümörleri de tekrarlama ve ilerleme ihtimallerine göre düşük, orta ve yüksek risk gruplarına ayrılırlar. Bu gruplar tümörün sayısına, büyüklüğüne, derinliğine, agresiflik derecesine, daha önce tekrarlayıp tekrarlamadığına ve hastanın yaşına göre belirlenir. Düşük riskli grupta TUR-M ameliyatı sonrası mesane içisine verilen ve 2 saat bekletilen bir ilaç yeterli olurken, orta ve yüksek riskli grupta uzun süreli ve aralıklı olarak verilen tedaviler gerekmektedir.
- Mesane içesine kemoterapi verilmesi: Orta riskli hastalarda hastalığın tekrarlama ihtimalini azaltmak amacıyla 1 yıl boyunca doktorunuzun belirleyeceği aralıklarla mesane içerisinde sonda yardımıyla kemoterapi ilaçları verilir. Bu ilaçlar mesane içerisinde yaklaşık 2 saat kalır ve sonrasında mesane boşaltılır.
- Mesane içerisine BCG (verem aşısı) verilmesi: Orta ve yüksek riskli hastalıkta, mesane kanserinin tekrarlama ve ilerleme ihtimalini azaltmak amacıyla 1-3 yıl yıl boyunca doktorunuzun belirleyeceği aralıklarla mesane içerisinde sonda yardımıyla BCG verilir. Bu ilaçlar mesane içerisinde yaklaşık 2 saat kalır ve sonrasında mesane boşaltılır. Mesane kanserinin tekrarlaması ve ilerlemesini önlemek için uzun zamandır bilinen en etkili tedavi yöntemidir.
Kas tabakasına ilerlemiş mesane tümörleri nasıl tedavi edilir?
Kas tabakasına ilerlemiş mesane kanseri genellikle daha agresif bir tedavi gerektirir. Tedavi seçenekleri, tümörün evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve bazı diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir.
- Radikal Sistektomi: Bu cerrahi müdahale, mesanenin, lenf bezlerinin ve kadınlarda rahim, yumurtalıklar ve vajinanın bir kısmının, erkeklerde prostatın alınmasını gerektirir. Mesane alındığında idrar depolayacak bir organ kalmayacağı için barsaklardan yeni bir mesane yapılıp normal idrar yollarına bağlanır. Yeni mesane yapılmasının mümkün olmadığı durumlarda böbrekten gelen idrar kanalları barsaktan alınan bir parçanın bir ucuna bağlanır. Bu barsağın diğer ucu da karın cildine bağlanır ve böylece idrar karında açılan bu delikten direkt dışarıya akar. Bu yöntemde hasta karın bölgesinde sürekli akan idrarı toplayacak bir torba taşımak durumundadır. Bu torba cilde yapıştırılır ve dolduğunda tuvalete boşaltılır.
- Radyoterapi ile birlikte kemoterapi verilmesi: Radikal sistektomi gibi büyük bir ameliyatın yapılamadığı durumlarda, hastalığın da uygun olduğu durumlarda kemoterapi ile birlikte mesane ve lenf bezlerinin bulunduğu bölgelere radyoterapi uygulanması hastalığı kontrol altına alabilmektedir.
PROSTAT KANSERİ
Prostat yaklaşık bir ceviz büyüklüğünde, erkek üreme sistemine ait bir salgı bezidir. Mesanenin hemen çıkışında yer alır ve idrarın mesaneden boşaltılmasını sağlayan üretra denilen idrar kanalını çevreler. Testislerden gelen spermler ile birleşerek meniyi oluşturan kıvamlı beyaz bir sıvı ve prostat spesifik antijen (PSA) denilen proteini üretir. PSA meninin kıvamının azaltılmasına yani daha akışkan olmasına yardımcı olan bir enzimdir.
Vücudumuz, tüm canlıların temel yapı taşları olan trilyonlarca küçük hücreden oluşur. Hücreler yeni hücreler üretmek için sürekli bölünürler. Bu şekilde büyürüz ve vücudumuz kendini bu şekilde iyileştirir. Ancak bazen neden olduğunu tam olarak bilemediğimiz bir şekilde bu hücreler anormal hale gelir ve olması gerekenden daha fazla büyür ve daha fazla anormal hücreler oluşur. Bunun sonucunda tümör adı verilen yumuşak doku yumruları oluşmaya başlar. Tüm tümörler kötü huylu yani kanser değildir. İyi huylu tümörler genellikle daha yavaş büyür ve başka organlara yayılmazken, kanserler çok daha hızlı büyür ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Bu duruma metastaz adı verilir.
Prostat kanseri, prostat içerisinde oluşan kötü huylu tümörlere verilen isimdir. Prostat kanseri erkeklerde görülen en sık kanserdir ve en sık ölüme sebep olan kanserler arasında ikinci sıradadır.
Risk faktörleri:
- Yaş: Prostat kanseri için en önemli risk faktörü ilerlemiş yaştır. Genellikle 65 yaş civarında tanı konulsa da daha genç yaşlarda da görülebilmektedir.
- Irk: Siyah ırkta beyaz ırka göre görülme ihtimali iki kat artmıştır. Asyalılar daha düşük riske sahiptir.
- Aile öyküsü: Ailede birinci dereceden akrabalarda prostat kanseri olan erkeklerde risk artmıştır. Genetik yatkınlık, hastalığın ailede daha sık görülmesine neden olabilir.
- Genetik faktörler: Bazı genetik bozukluklar prostat kanseri riskini arttırmaktadır.
- Diyet: Yüksek yağlı bir diyetin, özellikle hayvansal yağların fazla tüketilmesinin, prostat kanseri riskini artırabileceği düşünülmektedir. Dengeli beslenmenin ve düzenli egzersiz yapmanın genel vücut sağlığı üzerine etkileri çok iyi bilinmektedir. Dengeli beslenme, bol miktarda sebze, meyve ve lif tüketmeyi ve kırmızı et, işlenmiş gıdalar, yüksek yağlı yiyecekler, şeker ve alkolü sınırlandırmayı içerir.
Prostat kanseri belirtileri nelerdir?
Prostat kanseri erken dönemlerde ne yazık ki şikayetlere sebep olmamakta ve belirti ve bulgu vermemektedir. İleri evre prostat kanseri bazı şikayet ve bulgulara sebep olabilir.
- İdrar boşaltmada zorluk
- İdrar akımında azalma
- İdrarda kanama
- Menide kanama
- Kemik ağrıları
- İstemsiz kilo kaybı
- Sertleşme problemleri
Prostat kanseri tanısı nasıl konur?
- Fizik muayene: Prostatın boyutu, şekli ve kıvamı hakkında bilgi edinmek için parmakla makattan bir muayene yapılmalıdır. Bu muayene ile prostat dokusunda hissedilen bir sertlik, şekil bozukluğu kanseri düşündürebilir.
- Prostat spesifik antijen (PSA) ölçümü: PSA, prostat hücreleri tarafından üretilen bir proteindir ve kan düzeyleri belirlenebilir. Kandaki PSA düzeyleri prostat kanseri olasılığı hakkında bilgi verir ancak sadece prostat kanserine bağlı olarak yükselmez. Bu testin sonuçları, prostat kanseri şüphesi durumunda diğer testler için rehberlik etmek amacıyla kullanılır.
- Multiparametrik Prostat MR: Prostat kanseri teşhisi ve değerlendirilmesinde kullanılan bir görüntüleme tekniğidir. Özellikle düşük agresifliğe sahip tümörleri ayırt etme yeteneği, gereksiz biyopsilerin önlenmesine ve daha doğru teşhis koymaya yardımcı olur. Bunun yanında prostat içerisindeki tümörlerin konumunu belirleme ve prostat dışına yayılımı konusunda yardımcı olabilir. Bu, cerrahi veya radyoterapi planlamasında önemli bir rol oynar.
- Prostat biyopsisi: Eğer PSA düzeyleri yüksekse, muayenede veya multiparametrik MR’da şüpheli bulgular varsa kesin tanı koymak için prostat biyopsisi yapılması gerekmektedir. Bu işlemde, prostat dokusundan küçük örnekler alınarak mikroskop altında incelenir. Biyopsi sonuçları, kanser hücrelerinin varlığını ve kanserin agresiflik derecesini belirlemeye yardımcı olur.
Prostat biyopsi raporundaki Gleason skoru ya da ISUP derecesi ne ifade eder?
Prostat biyopsi raporlarında verilen gleason skoru ya da ISUP derecesi mevcut kanserin agresifliği ile ilgili bilgi verir. Toplam gleason skoru 6’dan 10’a doğru gittikçe ve ISUP derecesi 1’den 5’e doğru gittikçe saptanan prostat kanserinin agresifliği ve doğal olarak yayılma potansiyeli artmaktadır.
Prostat kanseri evreleri
- Evre 1: Tümör prostatın içinde, “lokalize” durumdadır. Kanser çok erken aşamadadır ve tümör parmakla prostat muayenesi sırasında hissedilemeyecek kadar küçüktür.
- Evre 2: Tümör yine prostatın içindedir. Hala küçüktür, ancak prostat kontrolü sırasında hissedilebilir ve taramada saptanabilir. Tümörün büyüme ve kanser hücrelerinin yayılma riski artmıştır.
- Evre 3: Tümör prostat kapsülünü aşmaya başlamıştır ve kanser hücreleri prostat komşuluğundaki meniyi depolayan ve taşıyan tiplere ulaşmış olabilir. Bu duruma “lokal ileri evre” prostat kanseri denir. Vücudun diğer bölgelerine ve uzak organlara yayılma, “metastaz” yoktur.
- Evre 4: Tümör prostatın çevresindeki yapılara ve organlara taşmıştır. Mesaneye, arkada kalın bağırsağın son bölümüne (rektum) veya kemik ve kas tabakalarına tümör yayılımı olabilir.
- Metastatik prostat kanseri: Prostat kanseri yerel lenf düğümlerine veya kemiklere ve hatta karaciğer, akciğerler ve beyin gibi organlara yayılabilir. Kanser hücrelerinin vücuda yayılmasına "metastaz" denir. Kanser diğer organlara yayıldığında yani metastaz yaptığında metastatik hastalık olarak adlandırılır. Bazen kanser hücreleri pelvik lenf düğümlerinde bulunur ancak vücudun başka bir yerine yayılmamıştır. Kanser hücreleri vücuttaki diğer lenf düğümlerine veya organlara yayılmadığı için buna metastatik hastalık yerine lenf nodu pozitif hastalık denir. Nod pozitif hastalık tedavi edilebilir. Size hastalıklı lenf düğümlerini çıkarmak için ameliyat, hastalıklı lenf düğümlerine radyoterapi ve/veya hormon tedavisi önerilebilir.
Prostat Kanseri nasıl tedavi edilir?
- Radikal Prostatektomi: Bu ameliyat, prostat bezinin ve komşuluğunda meniyi depolayan seminal veziküllerin tamamen çıkarılmasını içerir. Gerekli durumlarda pelvis içerisindeli lef bezleri de çıkarılmaktadır. Radikal prostatektomi, prostat kanseri tedavisinde sıklıkla tercih edilen bir seçenektir. Ameliyat, prostat kanserinin lokalize (prostat içerisinde sınırlı) olduğu durumlarda tek başına yeterli olabilmekle birlikte lokal ileri evrede olduğu durumlarda diğer tedavi seçenekleri ile birlikte uygulanmalıdır. Yaygın metastazlar (uzak organlara yayılma) durumunda veya başka sağlık sorunları varsa, farklı tedavi seçenekleri değerlendirilebilir.
Bu cerrahi prosedür, genellikle üç ana şekilde gerçekleştirilebilir:
- Açık radikal prostatektomi: Karın alt kısmından yaklaşık 10cm’lik bir kesi yapılarak prostat çıkarılır.
- Laparoskopik radikal prostatektomi: Bu yöntemde cerrah birkaç küçük kesiden ince bir kamera ve cerrahi aletleri yerleştirir. Bu sayede ameliyat daha az invaziv hale gelir.
- Robot yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi: Benzer şekilde laparoskopik bir yöntemdir, ancak cerrah robotik bir konsol kullanarak cerrahi aletleri kontrol eder. Bu, cerrahiye daha fazla hassasiyet ve kontrol sağlayabilir.
- Radyoterapi: Prostat kanseri tedavisinde kullanılan önemli yöntemlerden biri radyoterapidir. Radyoterapi, yüksek enerjili ışınların kullanılmasıyla kanser hücrelerini öldürmeyi veya büyümelerini durdurmayı amaçlayan bir tedavi şeklidir. Erken evre ve agresif olmayan tümörlerde tek başına kullanılabildiği gibi, androjen baskılayıcı tedaviler ile beraber kullanılması da gerekebilmektedir.
- Androjen baskılayıcı tedaviler: Androjen baskılayıcı tedaviler, prostat kanseri hücrelerinin büyümesini kontrol etmek amacıyla vücutta üretilen erkek cinsiyet hormonları olan androjenlerin seviyelerini azaltmayı hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Prostat kanseri, çoğu zaman androjen hormonlarına bağımlıdır ve bu hormonlar, prostat hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını destekler. Bu hormonların seviyelerinin azaltılması prostat kanserini kontrol altına alabilmektedir. Bu tedaviler lokal ileri evre prostat kanserinde cerrahi ya da radyoterapiye ek olarak, ya da nüks eden prostat kanserlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Bunun yanında metastatik prostat kanserinin tedavisinde halen en önemli seçenektir. Cerrahi olarak testislerin çıkarılması ya da çeşitli ilaçlar yardımıyla androjen baskılayıcı tedaviler uygulanabilir.
TESTİS KANSERİ
Testisler (yumurtalıklar), erkek üreme sistemine ait organlardır ve birkaç önemli işlevleri vardır. Öncelikle testisler, sperm hücrelerinin üretildiği organlardır. Sperm, erkek üreme hücresidir ve döllenme sürecinde dişi yumurta ile birleşerek yeni bir canlının oluşmasında rol oynar. İkinci olarak testisler erkek cinsiyet hormonu olan testosteronu üretirler. Testosteron, erkeklerin cinsel gelişimini, sperm üretimini, kas kütlesini, kemik yoğunluğunu, kırmızı kan hücrelerinin üretimini ve bir dizi diğer fizyolojik süreci düzenler.
Testis kanseri tüm yetişkin kanserlerin yaklaşık yüzde 1’ini oluştursa da genç erkeklerin en sık görülen solid organ kanseridir. Görülme sıklığı özellikle gelişmiş toplumlarda son yıllarda artmaktadır. Genellikle 15 ila 40 yaş arasındaki, erkekleri etkilemekle beraber her yaş grubunda ortaya çıkabilir. Testis kanseri tek testiste görülmektedir ancak yüzde 1-2 vakada her iki testiste de olabilir.
Testis kanseri risk faktörleri nelerdir?
- İnmemiş testis
- Klinefelter sendromu
- Cinsiyet gelişim bozuklukları
- Aile öyküsü
- İnfertilite (kısırlık)
- Diğer testiste tümör
- Genetik faktörler
Testis kanseri belirtileri nelerdir?
- Testiste tek taraflı, ağrısız, ele gelen sertlik
- Testiste şişlik, büyüme
- Testis ağrısı
- Erkeklerde meme büyümesi
- Sırt ve kasık ağrısı
- Nefes darlığı, kanlı öksürük
- Lenf bezlerinde şişme
Testis kanseri tanısı nasıl konur?
- Fizik muayene: Testisler elle muayene edilerek herhangi bir anormallik ya da kitle saptanmaya çalışılır. Bu muayene, testis kanseri tanısının en önemli aşamasıdır ve testis kanserini erken dönemde tespit etmeye yardımcı olabilir.
- Kan testleri: Testis kanserinde, testis tümör belirteçleri olarak adlandırılan beta-HCG, alfa-fetoproteion (AFP) ve laktat dehidrojenaz (LDH) gibi maddelerin düzeyi artabilir. Bu tetkikler yapılan kan düzeyleri belirlenmelidir.
- Skrotal doppler ultrason: Testislere yönelik yapılan ve bu bölgedeki kanlanmayı da gösteren bu ultrason testis kanserlerini büyük oranda saptayabilir.
- Skrotal MR görüntüleme: Testis tümörlerinin tanısını koymak için ultrason genellikle yeterlidir. Nadiren bazı arada kalınan durumlarda skrotal MR tanı ve tedaviyi yönlendirmek için ek fayda sağlayabilir.
- İlaçlı tüm karın ve akciğer bilgisayarlı tomografi: Testis kanseri tanısı konulan durumlarda karın içerisindeki lenf bezlerini, organları ve akciğerleri değerlendirmek için kullanılır. Metastaz olup olmadığının tanısını koymak için önemlidir.
İnguinal Orşiektomi
Fizik muayene, kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile testis tümörü tanısı konulmuş olan hastalarda genellikle ilk yapılması gereken kasıktan ufak bir kesi yapılarak etkilenen testisin sperm kanalları ve damarları ile beraber tamamen çıkarılmasıdır. Bu cerrahi işleme inguinal orşiektomi denilmektedir ve testis kanseri şüphesi olanlarda geciktirilmeden yapılmalıdır.
Testis kanseri türleri nelerdir?
- Seminomlar: En sık görülen türdür ve genellikle 30’lu ve 40’lı yaşlarda görülür.
- Seminom dışı tümörler: Birkaç farklı kanser tipini içerir ve bunlar tek başına ya da birlikte görülebilirler. Bu tipler içerisinde koryokarsinomlar, yolk sac tümörleri, embriyonel karsinomlar ve teratomlar bulunur.
- Stromal tümörler: Testisin hormon üreten hücrelerinden gelişen ve nadir görülen tümörlerdir. Leydig hücreli, sertoli hücreli, granulosa hücreli gibi tipleri bulunur.
Testis tümörlerinin evrelemesi nasıl yapılır?
Testis tümörleri yayılım derecesine göre kabaca 3 evreye ayrılmaktadır.
- Evre 1: Kanser testis içerisinde sınırlıdır. Lenf bezlerinde ya da başka organlara yayılma olmamıştır.
- Evre 2: Kanser karında sırta yakın arka bölümde bulunan lenf bezlerine yayılmıştır. Ancak akciğer, karaciğer gibi organlarda yayılım yoktur.
- Evre 3: Hastalık yukarıda bahsedilen lenf bezleri dışındaki lenf bezlerine, akciğere ya da karın içerisindeki diğer organlara yayılmıştır.
Testis kanseri tedavisi nasıl yapılır?
Testis kanseri tedavisi, kanserin tipine, evresine, genel sağlık durumuna ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir. Ancak genellikle testis kanseri tedavisinde şu yöntemler kullanılmaktadır.
- İnguinal Orşiektomi: Yukarıda bahsedilen, etkilenen testisin cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Hastanın genel durumunun izin verdiği durumlarda ilk yapılması gereken işlemdir. Testisin çıkarılması hem bazı durumlarda hastalıktan tamamen kurtulma imkanı tanır, hem de kanserin tipi ve agresiflik derecesinin belirlenmesini bu sayede ek tedaviye karar verilmesini sağlar. Diğer sağlıklı testis genellikle işlevini devam ettirebilir ve normal olarak çalışabilir.
- Radyoterapi: Yüksek enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Testis kanseri tedavisinde nadiren kullanılır, genellikle seminom tipi kanserlerde tercih edilir.
- Kemoterapi: Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek veya çoğalmalarını engellemek için kullanılan ilaçları içerir. Testis kanseri tedavisinde genellikle kullanılan etkili bir yöntemdir. Kemoterapi, kanserin evresine ve türüne bağlı olarak kullanılabilir.
- Retroperitoneal lenf nodu diseksiyonu: Karın içerisinde büyük atar ve toplar damarların çevresindeki lenf bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Açık, laparoskopik ya da robotik olarak yapılabilir.
Testis kanseri ileri evrelerde olduğunda bile büyük oranda tedavi edilebilen bir hastalıktır. Yukarıda anlatılan tedavi yöntemleri hasta ve hastalığın durumuna göre tek başlarına ya da birkaçı belirli sıralarla kombine edilerek hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Önemli olan bu konuda tecrübeli merkezlerde bu tedavilerin yapılıyor olmasıdır.
BÖBREK KANSERİ
Böbrekler, vücuttaki atık maddeleri süzmek, kan basıncını düzenlemek ve elektrolit dengesini korumak gibi önemli görevleri yerine getiren iki fasulye şeklinde organlardır. Böbrek kanseri, böbrek hücrelerinin kontrolsüz büyümesi ve çoğalması sonucu ortaya çıkan bir tür kanserdir. Tüm yetişkin kanserlerin yaklaşık yüzde 2-3’ünü oluşturur. Böbrek kanseri genellikle erişkinlerde görülür ve belirli risk faktörleri bu kanserin ortaya çıkma olasılığını arttırabilir.
Risk faktörleri
- Yaş: En sık 55-75 yaş aralığında görülür.
- Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık 2 kat daha sık görülür.
- Genetik: Vakaların yaklaşık yüzde 5 kadarı ailesel genetik hastalıklarla birliktelik gösterir.
- Sigara: Sigara içenlerde risk 1,5- 2,5 kat artmıştır. Sigara kullanımı erkeklerde görülen böbrek kanserlerinin yüzde 20-30’undan, kadınlarda görülen böbrek kanserlerinin yüzde 10-20’sinden sorumludur.
- Obezite: Obezite sıklığının artması muhtemelen Batı ülkelerinde RCC sıklığının artmasına katkıda bulunmuştur ve Amerika’da görülen RCC vakalarının yüzde 40’ından fazlasının obezite ile nedensel olarak bağlantılı olabileceği tahmin edilmektedir.
- Hipertansiyon: Yüksek tansiyon kaynaklı böbrek hasarı ve enflamasyon veya böbrek tübüllerinde kanserojenlere duyarlılığı arttırabilecek metabolik veya fonksiyonel değişikliklerin böbrek kanserine sebep olabileceği düşünülmektedir.
Belirtileri
Böbrek kanserleri ne yazık ki erken evrelerde herhangi bir şikayete neden olmazlar. Böbrek kanserlerinin yaklaşık yüzde 60’ı herhangi bir şikayet olmadan başka nedenlerle yapılan ultrason, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri ile rastlantısal olarak tanı alır. Ancak büyük boyutlara ulaşmış tümörlerde böbreğin olduğu bölgede yan ağrısı ve ele gelen kitle, idrarda kanamalar görülebilir. Bunun yanında ileri evre tümörlerde iki taraflı bacaklarda ödem, gerilemeyen sağ tarafta olan varikosel, inatçı öksürük, kemik ağrısı, şişmiş lenf bezleri, kilo kaybı, ateş, halsizlik gibi şikayetler görülebilir.
Tanı nasıl konur?
Böbrek kanseri teşhisi genellikle bir dizi test ve görüntüleme yöntemi kullanılarak konulur. Bu süreç, belirtileri değerlendirmek, kanser türünü belirlemek ve kanserin ne kadar yayıldığını anlamak için yapılan çeşitli adımları içerir.
- Öykü ve fizik muayene: Hastanın şikayetleri ve öyküsü irdelenir ve böbrek kanserinin sebep olabileceği bulgularla ilgili fizik muayene yapılır.
- Kan ve idrar testleri: Ne yazık ki böbrek kanserini direkt olarak tespit ettirecek bir kan ve idrar testi yoktur. Ancak kanserin sebep olabileceği bazı değişiklikleri görmek, böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek için bu testler yapılabilir.
- Görüntüleme yöntemleri: Ultrason en kolay ulaşılabilen, ucuz ve tamamen zararsız bir yöntem olduğu için genellikle ilk başvurulan görüntüleme yöntemidir. Böbrek içerisindeki anormal kütleleri gösterebilir, ancak bu kitlelerin kötü huylu olma riskini belirlemek ve kanserin hem çevre dokularla ilişkisini görmek hem de yaygınlığını değerlendirme için ilaçlı yapılan bir bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans görüntülemeye muhakkak ihtiyaç vardır.
- Böbrek biyopsisi: Böbrek kanseri ile ilgili tedavi aşamasına geçmek için BT ya da MR gibi görüntüleme yöntemleri genellikle yeterli olmaktadır. Böbrek biyopsisi her hasta için uygulanan bir tanı yöntemi değildir.
Böbrek biyopsisi ne zaman yapılır?
- Görüntüleme yöntemleri ile anlaşılamayan şüpheli kütlelerin kesin tanısı koymak için
- Ameliyat ya da tedavi planlanmayan ancak sıkı takibe (Aktif izlem) alınması düşünülen küçük böbrek kitleleri için
- Ablatif tedavi denilen ciltten batırılan bir iğne yardımıyla çeşitli enerjiler verilerek kanser hücrelerinin ölmesi hedeflenen tedavilerden önce veya tedavi yaparken kesin tanı koymak için
- Başka organlara sıçramış (metastaz yapmış) böbrek kanserlerinde en uygun yaklaşımı seçmek için
Böbrek kanseri nasıl tedavi edilir?
Böbrek kanseri, hastalığın evresi, tümörün büyüklüğü, kanser hücrelerinin yayılımı, hastanın genel sağlık durumu, yaşı ve diğer sağlık sorunları dikkate alınarak tedavi edilir. Böbrek kanseri, erken evrede-böbreğe sınırlı ise, tedavi seçenekleri genellikle kanserin tamamen çıkarılmasını içerir. Böbreğe sınırlı hastalıkta tedavi seçenekleri şunlardır.
- Radikal Nefrektomi: Tümörün büyük olduğu durumlarda böbrek kanseri ile birlikte böbreğin tamamının cerrahi olarak çıkarıldığı ameliyat türüdür. Açık, laparoskopik ya da robotik olarak yapılabilmektedir. Yara yeri iyileşmesinin hızlı olması, kan kaybının az olması, daha az ağrı ve iş gücü kaybına neden olması gibi sebeplerle günümüzde sıklıkla laparoskopik ya da robotik olarak yapılmaktadır.
- Parsiyel Nefrektomi: Genellikle 7 cm’den küçük tümörlerde uygulanan cerrahi yöntemdir. Bu ameliyat ile sadece böbreğin kanserli dokuları çıkarılır ve sağlam böbrek dokusu alınmaz. Böylece böbrek fonksiyonları korunmuş olur. Teknik olarak mümkün olan her durumda, hasta hayatını riske atmayacak ve kanserli dokunun tamamı çıkarılabilecek ise radikal nefrektomi yerine parsiyel nefrektomi tercih edilmelidir. Yine açık, laparoskopik ya da robotik olarak uygulanabilir.
- Ablasyon tedavileri: Genellikle 4 cm’den küçük böbrek tümörlerine uygulanabilen yöntemlerdir. Bu tedavi şekillerinde genellikle ciltten tümör içerisine batırılan bir iğne yardımıyla kanserli dokulara çeşitli enerjiler iletilir (kriyoablasyon, Radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon gibi). Kanser dokusuna iletilen bu enerjiler, kanserli hücrelerde harabiyete ve bu hücrelerin ölümüne yol açar. Bu şekilde kanser tedavisi yapılmış olur.
- Aktif izlem: Saptanan böbrek kanserinin küçük olduğu, büyüme hızının yavaş olduğu, hasta yaşının ileri olduğu ya da ek sağlık problemlerinin fazla olduğu durumlarda herhangi bir tedavi yöntemine ani karar vermeden hastalar sıkı takibe alınabilir. Bu yöntem hastayı tamamen kendi haline bırakmak değildir. Takiplerinde olumsuz gidiş görülen hastalarda gecikmeden tedavi şansı mevcuttur ve hastanın durumuna uygun tedavi belirlenerek girişim uygun zamanda yapılabilmektedir.